İlk dakikalarda bir kupa maçında oynadığının farkında değildi Hasan. Ayağına gelen topları başarısız ikili mücadelelerde kaybediyor, uzun ve kısa pas seçimlerinde hata yapıyordu. Hakemle sürekli diyalog halindeydi. İlk yarı da bu şekilde düzgün bir pozisyon dahi elde edemeden son buldu.
İkinci yarıya hırslı başladı Hasan. Kanattaki arkadaşlarıyla olumlu paslaşmalara girdi, rakiplerine fiziksel üstünlük şansı tanımadı. Arkadaşlarını pozisyona soktu. Gol attırdı. Oynaması gerektiği gibi, kalitesine yakıştığı şekilde oynadı ve 2-0'lık skordan sonra yerini genç arkadaşına bıraktı onu yanağından öperek. Abi kardeş ilişkisini de yansıttı yani.
Kayserispor ise ilk yarıda etkili bir savunma ile oynuyordu. Özellikle birebir savunmada rakiplerine adım attırmadılar, dolayısıyla kalelerinde pozisyon görmediler. İkinci yarı ise prese dayanamadılar ve golü yediler. İkinci gol ise futbolda defans oyuncularının başına gelmesi en kötü durum olan 'dalgınlık' yüzünden geldi. Hoş, aynı türden bir golü kendileri de buldular ancak çok geç olmuştu ve maç sona erdi.
Girer girmez attığı gol ve asisti ile sevindirmesi bir yana, sol çizgide iki kişiyi müthiş süratiyle geçerken ekran karşısında çekirdeğin bulunduğu kase ile kabuğunu attığım kaseyi karıştırmama sebep olmasıyla da geceye damgasını vurmuş olan Harry Kewell'ı izlemek güzeldi. Yine aynı şekilde yıllardır bilgisayar karşısında menajerlik yapan biz CM severler için de Julius Aghahowa'yı dünya gözüyle görmek de heyecanlıydı.
Darısı diğer keyifli maçlara...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder