Saydıralım

31 Aralık 2008 Çarşamba

Yıl Sonu...

Arkasından üzüleceğim, dolu dolu anılarla geride bıraktığım bir yıl sayılmazdı. Kötü zaman ve sıkıntı da çok oldu. Ama her yıl böyle bitiyor zaten. Yenisinin umudunu taşıyoruz hep.

Yeni evimdeyim, en sevdiğim arkadaşlarımlayım, internetim de bağlandı... Güzel bir yükseliş oldu şu son gün kendi adıma. Tekrar dibe vurması Şubat'ı bulmaz sanıyorum... Yine de şerefine içilecek bir gün...

2009 size ne dilerseniz onu getirsin. Çağırın A.K.T'yi dalsınlar bana...

28 Aralık 2008 Pazar

I Can Football

(İngilizce'yi yeni öğrenen birinin ağzından çıkmış gibi görünüyor, ama anlatıyorum)

Bu güzel pazar sabahı yapacak en güzel şeylerden biri de post yazmak olurdu. Hazır post yazmışken de bir haftadır çılgınlar gibi oynadığım bir oyunu tanıtayım ve işe yarayayım...

Oyun Vestel sponsorluğunda, tamamen Türk işi, üç boyutlu görüntüde oynana bir futbol maçına birey olarak katıldığınız ve mevkinizin gereklerini yerine getirmeye çalıştığınız 'online' bir oyun. Türkiye'yi geçtim, Dünya'da ilk. Pes 2009'daki Become A Legend'ı online oynadığınızı düşünün ve diğer oyuncuların da kanlı canlı kimseler tarafından yönetildiğini.

Tabi ki teoride ortalığı sallar, onlarca saatini başında geçirmene sebep olur. Ancak işin 'Türk' faktörü öyle değil. Topu aldığı gibi metrelerce passız, ipini koparmış dana gibi ilerleyen; bu hususta sol alttaki ekranda birbirlerine küfürler yağdıran insanlar mevcut. Hücum yaptığınızda rakibin ceza sahasında altıpasta 8 adam saydığımı biliyorum. Gung-ho bir nevi :)

Eğer 11 arkadaş bir araya gelirim diyorsanız herkes görevini ve yükümlülüğünü bilecekse takımınızı kurup özel takımlarla mücadele etme şansına sahipsiniz tabi. Bu da yukarıda bahsettiğim olumsuzlukları yok edip, saatlerinizi yeme yolunda somut bir sebeptir.


http://www.icanfootball.com

24 Aralık 2008 Çarşamba

Yılın İlk Karı...



Epey bir küreseliz, malumunuz. Bulutlar kendilerini parça parça bırakmaya aralık ayının sonunda başladı. Pamuk taneleri de sevincimize sevinç katmış durumda. Son iki yıldır gece yağma alışkanlığı edinmiş kar çok geçmeden evimizin önündeki manzarayı dünle kıyaslandığında tanınmaz hale getiriyor. Saat 03.00 suları olduğundan tek bir tekerlek izi, tek bir adım izi yok.

Arabaların üzerinde biriken karlar senenin ilk talihlisi olarak Anıl'ı seçmem için oldukça davetkar. Kulağında patlayan bir kar topuyla alevli bir savaş başlıyor üçlü arasında. İyi ki eldivenleri almışız yanımıza. Salih'lere gidip oturduk ama dışarısı o kadar davetkar ki...

Saat 05.00 gibi eve dönme kararı aldık. İçeri giresimiz de yok. Kardan adam yapalım bari dedik. Ben vücudunu oluşturdum, Anıl kafasını. Ağaçlardan çöp koparttık birer kol ve ağız. Gözlerini de taşlardan yaptık. Apartmanın kapısının yanına koyduk. Eve çıkarken isim koymayı ihmal de etmedik: 'Genoa'.

Derse gitmeden önce son bir kez baktık Genoa'ya (bu arada ikinci adı olan Sefer'i çoktan almıştı) fotoğrafladık ve bir burun ekledik. O da çöpten.


Karlı günler süper başladı. Umarım bir tarafımızı kırmayız, veya fazla soğuk olmaz. Genoa Sefer'imiz de güneşle olabildiğince geç tanışır. Amin.

23 Aralık 2008 Salı

Blog Yazarları Anketi

Etkili bulduğum bir anket çalışması. Daha çok kişi tarafından oylanması için buraya da koyuyorum. Her blog yazarının doldurması gereken bir anket bence.


http://murat.blogevi.org/index.php/turkiye-blog-yazarlari-anketi-raporu-sonuclar-15-ocaka-ertlendi-ya-da-yardima-ihtiyacim-var/

20 Aralık 2008 Cumartesi

Zeitgeist The Movie

Ön Not: 'Dogmatiğim arkadaş napayım?' diyorasan bu post senin için geçerli değil...

Dün gece izlediğim ve etkisinden kurtulamadığım çarpıcı bir film... Dine ve inançlara, hristiyanlığa, İsa'ya, Musa'ya, Bakire bir annenin doğurduğu kutsal adamlara, her dinde göze çarpan sayısal benzerliklere; dogmasal değil, belgesel bir bakış açısı... Ben aradığım belgeleri gördüm burada... Zaten emin olduğum şeylere bir kez daha şahit oldum. Mitlerin ve hikayelerin yönettiği bir insanlığın bu dayatımlarının ne kaynaklı olduğunu gördüm...

Bununla sınırlı değil tabi Zeitgeist'in anlattıkları. 9/11 gerçeğini tokat gibi çarpıyor ilgililere... Belgeli, uzmanlı, bantlı, kayıtlı bir şekilde hem o günü yeniden yaşatıyor hem de neyin ne olduğunu gösteriyor.

Bu iki olayın 20. ve 21. yüzyıldaki savaşsal durumlarla bağlantısını aktardıktan sonra tekrar irdelemeniz gereken bir film olduğunu hissettiriyor...

17 Aralık 2008 Çarşamba

Bir Fotoğraf




Kalearkası adlı bir blogda denk geldiğim bir resim. Yorumu size bırakıyorum.

16 Aralık 2008 Salı

Die Beatles

Komm, Gib Mir Deine Hand

Ve Anket Efsanesi Sona Erer...

Önce rastgele oyluyordum. Yavaş yavaş başarılı olduğumu fark ettim. Sonra da ciddi bir seri yakaladığımı gördüm... Artık arkadaşlar arasında bile konuşulan bir konu haline geldi Aceto Balsamico'da haftanın maçlarının anketlerine verdiğim oylar.

Hatırlayabildiklerimi listeledim, önüme gelen anketi doğru cevapladım. İşin ilginç yanı arkadaşlara 'Şu yener.' dedikten sonra anket karşıma gelince son anda 'Yok ulan bu alır.' diyip doğru bilmem. Neyse. Bu olay da bir yere kadardı tabi...

Pazar gecesi oynanan Juventus-Milan maçının berabere biteceğini düşündüm ve yanıldım. Geriye de şu şaşalı listem kaldı...

Milan-Inter
Inter-Napoli
Milan-Napoli
Juve-Napoli
Fener-Arsenal
Roma-Lazio
Olympiakos-Galatasaray
Benfica-Galatasaray
Fenerbahçe-Porto
Fenerbahçe-Beşiktaş
Hertha Berlin-Galatasaray
Barcelona-Real Madrid

Darısı yeni güzel bir seriye ...

13 Aralık 2008 Cumartesi

12 Aralık 2008 Cuma

İçimdeki Go-Kart Aşkı Bambaşka


Hız sporlarına tutulduğum gündür bugün. Bir araç kullanmanın böylesine zevkli olduğunu bilmezdim. Böylesine imkanların Mersin'e kadar geldiğini de tabi.


Mersin Forum'un otopark katındaki küçük pistte yarıştık ve inanılmaz zevk aldım. Ankara'ya dönmeden mutlaka ikincisini yapmalıyım.


9 Aralık 2008 Salı

Yemekteyiz

Bayram tatili hasebiyle sevdiğim yaşam tarzına geri dönüşün mutluluğu içerisindeyim ve televiyon izlerken sızmak tartışılmaz en büyük zevk. Televizyon dünyası bıraktığım gibi, ancak yenilikler de var. Yemekteyiz de onlardan birisi. Gece eski bölümleri gösterdiği için karşısına geçip zevkle izlerken sızıyorum...


---

Yarışmacılar Fahriye Hanım'ın evinden gelen güzel kokulara dayanamayıp masaya geçtiler. Önden gelen mükemmel yayla çorbasını dibine kadar içtikten sonra karınları çoktan doyar gibi olmuştu ancak sırada atıştırmalık içli köfte vardı. İçine ceviz kattığı özel içli köfteler üçer beşer gidiyordu ki mükemmel ana yemek geldi: Kaburga Dolması.

Özel olarak elleriyle servis yapyı Fahriye Hanım. Bu arada ağır yemeklerden hoşlanmadığını belirten genç ve güzel yarışmacı Asiye de Fahriye Hanım'ın sert bakışları yüzünden yemek zorunda kaldığı yemekten en fazla yiyenlerdendi, gözlerden kaçmadı...

Yarışmanın hamarat erkekleri Mustafa ve Erkan bey de hoş esprileriyle hanımları güldürdüler. Derken o üst düzey revani geldi. Yarışmacılar önce tatlılarını sonra da parmaklarını yediler. Herkesin mutlu ayrıldığı yarışmada Fahriye Hanım tüm yarışmacılardan tam puan alarak yarışma tarihine geçti...

---

Anneannem gitsin bu yarışmaya ! :)

4 Aralık 2008 Perşembe

20. Yaş Seçkisi

( Dar alanda kısa paslaşmalarla uzun ömür yaşayası ortime en içten - güçten dileklerle.. Armağan olsun.. )

9
http://www.mediafire.com/download.php?lyzjqd4rmml

01- Elliott Smith - Because
02- Fiona Apple - Nothing's Gonna Change My World
03- Frank Zappa - I Am The Walrus
04- Garbage - Don't Let Me Down
05- los fabulosos cadillacs - strawberry fields forever
06- The Black Crowes - Lucy In The Sky With Diamonds
07- Maroon 5 - If I Fell In Love With You
08- Sondgarden - Come Together
09- the wallflowers - i'm looking though you

11
http://www.mediafire.com/download.php?img1jwdg0oi

[Across the Universe Covers]

01- All my loving
02- I want to hold your hand
03- It won' t be long
04- I' ve just seen a face
05- Let it be
06- Oh darling
07- Helter skelter
08- Happiness is a warm gun
09- Blackbird
10- Hey jude
11- Because

Güle Güle 10'lu Yaşlar...





Şu an için yazacak bir şey bulamıyorum...

3 Aralık 2008 Çarşamba

Burası Sami Yen Buradan Çıkış Yok!

Tarih: 3 Aralık 2008
Yer: Berlin Olimpiyat Stadı

(+) 9 MURAT (ST)



Başlık bazılarımız için anlamsız gelebilir, ancak ben bahsedeyim durumdan. FIFA serileri veya PES serilerini oynarken kadro kuracağınız esnada listede oyuncu numarası, adı ve mevkisi yazar. En sağda ise oynadığı mevki yazar. Eğer oyuncunun sol tarafında sarı veya kırmızı bir '+' varsa o oyuncu sakatlanmıştır, oynayacak durumda değildir.

SAKATLANDIM!!!


Ne güzel tatilime gelmişim, arkadaşlarımla vakit geçiriyorum. Kah içiyoruz, kah yiyoruz, kah oynuyoruz, kah izliyoruz...

Erken dönmem sebebiyle pek fazla insan bulamamış olsam da yavaş yavaş milletin gelmesiyle istenen halısaha ortamı oluştu. Yıllardır ezeli rakibimiz olan ve bu yaz karşılarında döküldüğümüz Sertaçlarla güzel bir mücadeleye başladık. Oyunun ilk dakikalarında topa vurayım dedim, ayaklarımı yerden kestim, sonra tekrar yere basayım derken:

'Kıtırt.. Çat..'

Bu sesi duydum yere yığılırken... Hemen ayakkabımı çıkarttım ve bileğimin iki katı büyüklüğe daha o an eriştiğini gördüm. Canım inanılmaz yandı. Önce bir kırık olup olmadığına baktık, şöyle bir yürüyebilince burkulduğuna karar verdik. Sonra buna dayanarak utanmadan 50 dakika kadar maça devam ettim seke seke...

Evet geldim. Ayağım garip bir şekil almış. Fil yutmuş boğa yılanı gibi olmuş (selam ediyorum). Buz yap, soğukta don. Biraz daha buz, biraz daha don. Geceyi öyle geçirdim.

Sabah şişikte herhangi bir problem yok. İlaçları ve kremleri ile babam geliyor eczaneden. Gerekli pansumanı yapıyor ve ayağımı bandajlıyor. Mersine getiriliyorum ki ayağım yerlere basamazken internet ile oyalanayım...

Heyecanla yaptığım planlar altüst oluyor. Yirminci yaşıma da sargıda bir ayakla ceda etmek üzereyim...


Maç mı? Bastık Sertaçlara! Umarım Ankara'ya dönmeden bir maç daha yapabilecek hale gelirim...

Not: Ha, endişelenecek bir durum yok. Bu bilek burkması konusunda uzman sayılırım. Bu 7. falan oluyor ve daha sertlerini yaşadım :)