Saydıralım

30 Eylül 2008 Salı

El Clasico

Postun başlığına bakıp Real Madrid - Barcelona çekişmesi ile ilgili yazı bekleme. Çünkü bugün neyin yazılacağı gayet açık. İşte bayram klasikleri ve gözlemleri:


*Öncelikle erken kalkma zorunluluğu ve bunun ailede açığa çıkardığı kriz. Sabrı taşıp evi terk eden babam...

*Uyanınca telefonun ekranında gördüğüm mesajlar. Bu mesajların numaralarının tanıdık olmayışı. Bir de hattını değiştirdiğini altına ismini yazdığı toplu mesajdan anlayabildiğim 'uzak' arkadaşlar...

*Mesajlara cevap verememe. Şebeke problemi. Hatların kilitlenişi...

*Bayram şekeri toplama amaçlı kapı kapı gezen çocuklar tarafından yataktan kaldırılma. Başka yerde bu tip adet var mı bilmiyorum ama apartman apartman gezerdik ufakken. Üşenmez herkesin elini öperdik. Şimdiler el falan da öpmüyor. Şekerini alıp topukluyorlar...

*Aile büyüğünde toplanma. Bizde anneannedir. Orada çeşit çeşit akrabayla karşılaşma.

*Akrabaların küçücük çocuklarının kocaman oluşunu fark etme (evet her sene fark ediyoruz...). Sizin büyüdüğünüzün fark edilmesi. 'Küçükken böyleydi, şöyle yapardı kerata' kıvamındaki anısal brainstormingler.

*Yine akrabalar tarafından eğitim hayatınızın havada uçuşan lokum, çikolata ve şekerlemeler eşliğinde masaya yatırılışı. Devlete dayamak lazım arkayı...

*Yeni, yeniden akrabalardan duyulan, aklımızın kuytu köşelerinde tozlanmışken tekrardan ön plana çıkan kelimeler: Essah ve kıttik. Cümle içinde de kullanalım:

-'Bilmem kimin oğlan boşanmış.'
'Essah mı?' ('Gerçekten mi? Hakikaten mi?' gibi bir şey.)

-'Ayol sen kıtticiktin. Eşşek kadar oldun.' (Küçüktün, ufacıktın diyor)

*Kime 'Bayramın kutlu olsun', kime 'Mübarek olsun', kime de 'İyi bayramlar' demenin iyi tutturulması lazım. Aynı şekilde tokalaşma, el öpme, veya sadece öpme üçlemine de düşmemek, adamına göre muamele yapmaya alışmaya çalışmak...

*Aynı şekilde akrabalar arasında yüksek atlamaya uygun kimseler olduğunu keşfetmek. Elini öpeceğin sırada müthiş bir esneklikle eğilip bükülerek yanağını öpmeyi başaranlarla gurur duymak...

*Televizyonlardaki bayram ekranları, dansözler, İbrahim Tatlıses... Olacak o Kadar Bayram Özel'i görememememememize rağmen Levent Kırca'ya selam ederim.

*Televizyon deyince, NtvSpor yardırıyor haberin olsun. İlk gün Galatasaray-Fenerbahçe, ikinci gün Rangers-Celtic , üçüncü gün de Real Madrid - Barcelona kapışmaları belgesel tadında sunulacak...

*Her şeyi bir yana bıraktım da sevgili, güzel, akıllı, zeki, karizmatik okurum:

Bayramda bayram klasiklerinden bahsetmekten daha klasik ne var ki?

İyi bayramlar...

(Maddelerken kısa çizgi yerine kullandığım yıldız da postlarımın bayramlığı olsun...)
(Post'a güzel resim bulamadım. Bulursan link ver hemen ekleyeyim.)
(Ha bir de, oldu da blogumun derinliklerine inmedin. Güzel bir hatırlatma yapayım: http://mfg-ix.blogspot.com/2008/07/bugn-bayram.html)

28 Eylül 2008 Pazar

IX Sayı Hatırlama Teorisi (Mnemonics)




Bir önceki postumda bahsettiğim akıl oyunlarından birisidir. Yorumlarda böyle bir psikoloji dalının olduğunu öğrendim. Yıllardır kendi teorim diye mutlu mutlu geziyordum halbuki. Faydalı olduğunu düşünüyorum. Siz evde bir deneyin:

Bir rakamı, tarihi hatırlamak için asla aklınızdan çıkmayan bir numara ile beraber irdelemeniz o rakamı kısa sürede ezberinizde tutmada faydalı olacaktır. Misal; Murat'ın doğumgünü 4 aralık. Bu tarihi aklında tutabilmek için hiç unutmadığın bir şeyle beraber tekrarlıyorsun. Mesela kendi cep telefonu numaran. Beynini bir defter olarak düşünürsen, cep telefonunun yazılı olduğu yere hemen 4 aralık diye bir not iliştiriyorsun gibi. Bunu kısa süreli tekrar edip ezberlediğine emin olduktan sonra birkaç ay içinde sana sorulduğunda 'Murat ne zaman doğdu?' diye, aklına gelmezse şöyle bir cep telefonu numaranı düşünüyorsun, sonra da aklına 4 aralık geliyor. Yapıştırıyorsun cevabı... Böyle bir teori için denek olarak kullandığım birkaç arkadaşım fayda sağladığını söylemişlerdi. Sen de dene, olursa bildir.

Beyinde Bitiyor

Geçen gün bir arkadaşımla konuşurken doktorunun ona depresyona girdiğini söylediğinden bahsetti. Bazı ilaçlar kullanması gerektiğini de.

Bir an düşündüm de, depresyonun bir kist veya bir diş çürüğü gibi olmadığına inanıyorum. Yani bu tip hastalıklar dış faktörler, mikrop ve bakteriler kaynaklı oluyorlar. Ama depresyon ise tamamen psikolojik bir olay ve insan bu duruma kendisini kapattığı sürece böyle bir hastalıkla uğraşmaz diye düşünüyorum.

Zaten kendi beynimi çözemedim ki bu insan beynini çözebileyim. İnsanları anlamaya çalışmak bazen çok kolay oluyor. Bazen de inanılmaz zor oluyor. Sanırım bu da beynini ona açıp kapatmanla alakalı.

-Bulmaca çözmeye, zeka oyunlarına bayılıyorum.

-Gündelik hayat teorilerim var. Uygulamaya çalışıyorum.

-Ev arkadaşım olan Alea, mutfağa giderken çay koyup salona geri dönme işlemini en kısa sürede nasıl yapacağını kafasında tasarladığını söyledi. Yani 'Önce şekeri mi alsam daha az zaman harcamış olurum, yoksa hepsini bir tepsiye koyup getirsem mi?' gibi düşünceler yüzünden obsesif bir adam olduğunu iddia etti. Ben içten içe bayıldım bu olaya. Aferin lan.

-Küçük akıl oyunlarım var. Mesela bir insanın elini gördüğümde ayaklarının nasıl olduğunu tahmin etmeye çalışıyorum. Şekil olarak birbirleriyle alakalı olduklarına inanıyorum.

27 Eylül 2008 Cumartesi

Kıl Dönmesi

Bu postu yazmamın sebebi en saçma arama sonuçlarında bile blogumun tıklanması, bunun üzerine kendi ameliyatımı olmadan önce aradığım sorulara cevap bulamadığım için böyle bir rahatsızlığı olanlara başımdan geçenler konusunda bilgi vermeye karar vermemdir. Sonuçta ben de kafamda onlarla soru işaretiyle ameliyat odasına girmekten, ameliyat sonrası süreçte kendi kendime meraklara boğulmaktan hiç hazzetmemiştim. Soru ve cevaplar halinde yazalım.

HASTALIK HAKKINDA BİLGİ VE TEDAVİ YÖNTEMLERİ

1) Nasıl bir rahatsızlıktır bu kıl dönmesi...

-Kıl dönmesi kuyruk sokumundaki zayıf dokuların, çıkan kılın geri içeri girmesine olanak sağlaması sonucu kılın içeride gelişip alabildiğine ilerleyerek o bölgedeki dokularınıza ve dolayısıyla size rahatsızlık vermesiyle oluşan bir rahatsızlıktır...

2) Nasıl fark ediyoruz? Belirtileri neler?

-Kıl dönmesini önce o bölgede aşırı kaşınma ile fark ediyoruz. Ben fark ettiğim zaman umursamamıştım. Kaşıdıkça kaşıdım. Hatta kanama bile oldu. Önemsemedim tabi. Yaklaşık 6 ay sonra oturduğumda bölgede hissettiğim acı ile etrafa sormamla kıl dönmesi olduğunu anladım. Sonradan öğrendiğime göre bu bölgede iltihaplanma olmuş ve acı veren olay da buymuş.

Ek olarak, kıl dönmesini ilk etapta fark etmemiz ciddi anlamda tesadüfi bir olaydır. Bu süreçte fark edersek bölgede küçücük bir sivilce gibi bir şişlik bulunuyor. Ufak bir neşter darbesiyle kurtuluyoruz. Ancak eğer rahatsızlık ilerlemişse kalçamızın çatal denen kısmından makata kadar küçük delikler oluşuyor. Ne kadar çok delik, o kadar çok ilerleme demektir. Zaten bu deliklere anlam veremeyen birçok insan kıl dönmesinden sonraları çok rahatsız oluyorlar.

3) Eee? Kıl dönmesi tedavisini nasıl yaptırıyoruz?

-Hiç bekletmeden doktorunuza gidiyorsunuz. Gerekli tedavi yöntemini öğreniyorsunuz. Bana anlatılan üç yöntem var.

Birincisi; doku kaydırma yöntemi. İkincisi; lazer yönetmi ve üçüncüsü açık bırakma yöntemidir. Birincisinde bölge bir neşter ile yarılarak kalçanın yan bölümündeki dokuları o hasarlı bölgenin yerine taşıyarak rahatsızlığı giderme çabasıyla ve ameliyat sonunda 30-50 arası dikiş atarak yapılan, tekrarlama riski olabilen bir yöntem.

Lazer yönteminde gelişen kıl yakılsa da kökü yok edilemediğinden tekrarlaması neredeyse garanti deniyor.

Açık bırakma yöntemi de bana uygulanan yöntem ve ameliyat süreci adlı başlık altında uzunca bahsetmek istiyorum.

AMELİYAT SÜRECİ

1) Ameliyattan hemen önceki süreç nasıl işliyor?

-Aç karnına olmanız isteniyor ve rutin tahliller yapılıyor. Kan ölçümü ve kalp ritminizin ölçümü gibi uygulamalar yapıyorlar. Ameliyat saatine kadar oruç tutar gibi aç ve susuz kalmanız gerekiyor ki anestezi iğnesinin yan etkileri minimuma indirgensin.

Ayrıca ameliyatın başarılı olabilmesi için belinizden bacaklarınıza kadar olan tüm bölgeyi jilet veya tüy dökücü krem yardımıyla kıllardan arındırmanız gerekiyor. Ameliyat öncesi tüm hazırlıklar bunlardan ibaret.

2) Narkoz, anestezi nasıl yapılıyor?

- Lokal olarak adlandırdıkları bir anestezi türü uygulandı bana. Ameliyattan önce çok çok düşük olsa da riskler konusunda bilgilendirildim. Ameliyat masasına yatmadan önce belime, omuriliğimin olduğu bölgeye iki adet iğne vuruldu. Yaklaşık bir dakika sonra ayağım karıncalandı. Onu takip eden bir dakika içinde belimden aşağısını hiçbir şekilde hissedemez oldum.

Burada genel anestezi de doktor tercihinde kullanılabilir. Ancak ameliyat sonrasında uyanır uyanmaz ağrılarınız başladığı için ameliyat bittikten 6 - 7 saat sonra etkisi geçen lokal anestezi daha düzgün bir tercih oluyor. Gerçi 6 - 7 saat felçli olarak kalmanız hoş hisler uyandırmıyor ama yine de daha iyi tabi ki.

3) Açık ameliyat tekniğinden bahseder misin?

-Hay hay. Konum itibariyle pek göremediğim için sadece tahminlerimle yardımcı olabilirim. Anladığım kadarıyla kalçamda çatal olarak adlandırdığımız bölümden makata yakın bir bölgeye kadar neşterle bir çizik atılıyor. Daha sonra kıl dönmesinin oluştuğu bölge ve zedelenen dokuların olduğu bölge komple alınıyor. Oyuluyor açıkça söylemek gerekirse. Bu bölüm hastalığın ilerlemesine göre bir yumurta kadar (bendeki ;) veya bir arı mayalı silgi kadar olabiliyor.

Bölge temizlendikten sonra içeri gazlı bez tıkanıyor ve en üst kısımda bir gömlek düğmesi büyüklüğünde bölge bırakılıyor, aşağı kadar dikiş atılıyor. Daha sonra içi oyulmuş bölgedeki dokular kendini yenileyene kadar bölgeye bahsettiğim düğme kadarki bölümden bez sokmak, Rif adlı ilacı dökmek suretiyle pansuman yapılıyor. Detaylarını pansuman ile ilgili soruda anlatayım en iyisi.

Bu arada ameliyat yaklaşık 15 dakika sürüyor ve en ufak bir şey bile hissetmiyorsunuz.

4) Ameliyat olduktan sonra neler olacak?

-Bir gün hastanede kaldım. Ertesi sabah eve geçip evde istirahate başladım. Ameliyat sonrasında 2 ay boyunca her iki günde bir hastaneye gittim. Burada sürekli olarak pansuman yaptılar.

5) Kıl dönmesi pansumanı nasıl oluyor ki?

-Az önce bahsettiğim işlem uygulanıyor. Ameliyat sonrasından yara tamamen kapanana dek her iki günde bir pansuman olmak zorundasınız. Nitelikli olan bu pansuman herkes tarafından becerilemediği için sürekli doktorunuzun asistanı veya hemşirelerine pansuman yaptırmanızda fayda var. Pansuman 2 ay sürüyor.

Pansumanlar baştan sona doğru acısız hale geliyor. Açık konuşmam gerekirse ilk üç pansumanımda ömrümden ömür gitti. Çünkü hem ameliyattan uzun sürdü, hem de herhangi bir uyuşturucu kullanılmadı. Özellikle ilk pansuman başlı başına bir ameliyat gibi. İçi boşalan bölgeye tıkadıkları gazlı bezi alıyorlar ve bu da çok acı veriyor. Yenisini koyup almaları da pek zevk veren bir iş değil.

6) Nasıl yani? Nasıl yapıyorlar pansumanı?

-Öncelikle bir önceki pansumanda yaranızın içine konan gazlı bez özel sivri makaslarının ucuyla alınıyor. Daha sonra bölgeye tentürdiyot dökülüyor. Daha sonra bu makasa sıkıştırılan bez ile yaranın içi hafifçe bastırılarak temizleniyor. Dediğim gibi, ilk başlarda acılıdır bu işlem. Temizlikten sonra Rif adı verilen ampül içindeki kırmızı sıvı dökülüyor bir adet. Sonra yine temizlik. Daha sonra bir adet daha Rif ve içeri konan gazlı bezin üzerine yapılan tampon ile pansuman son buluyor.

7) Dikiş demiştin. Biraz açar mısın?

- Bölgeye atılan dikişlerin sayısı 8'i geçmiyor. Benimki ilerlemiş bir kıl dönmesi olduğundan 7 tane atıldı. Başka bir tanıdığıma ise 3 tane mesela. Ameliyattan 10 gün sonra atlamalı olarak dikişlerin yarısı alınıyor. Bir sonraki pansumanda, yani iki gün sonra diğer dikişler de alınıyor.

Bu dikişler alındıktan sonra bölgede müthiş bir kaşınma ve iyileşme süreci söz konusu. Bu da nefret edilen pansumanları çok sevmeye sebep oluyor. Çünkü artık acı çekmiyorsunuz, kaşıntınızı gideriyorsunuz.

8) Ameliyat sonrası yaşam nasıl?

-Öncelikle dikişler alınana dek doğru dürüst oturamıyorsunuz. Yatarken pozisyon değiştiremiyorsunuz ve yüzüstüsünüz sürekli. Sürekli meyve suyu içmeniz, meyve yemeniz yararınıza olacaktır.

Tuvalet konusunda hiçbir sıkıntı yaşamıyorsunuz. Sadece bölgeyi temiz tutmanın gerekliliğinin verdiği evham sizi rahatsız ediyor.

On gün banyo yapmak yok. Sadece saçınızı yıkayabiliyor (anne yardımıyla) ve sabunlu sıcak su ile ıslatılmış bir bezle koltuk altınızı, apış aranızı falan siliyorsunuz.

Dikişler alındıktan sonra az acılı da olsa oturabiliyor, çıkıp dolaşabiliyor, hayatınızı sürdürebiliyorsunuz. Ama futbol oynamak, depar atmak, yüzmek gibi aktiviteler için yaranızın tamamen kapanması gerekli. Bu da 2 ayı buluyor. Ne zaman ki pansumanlar iptal olur, o zaman dilediğiniz gibi yaşayabilirsiniz. Triatlon bile yapabilirsiniz.

9) Kıl dömesi ameliyatı sonrası kullanacağım ilaçlar hakkında bilgi verir misin?

- Bir haftalık süreyle antibiyotik iğneler vuruluyorsunuz (günde iki defa). İlk günler ağrı kesici de vurulabilirsiniz. İğneler bittikten sonra aynen devam edebilir veya doktorunuzdan size ağızdan alınan bir antibiyotik yazmasını rica edebilirsiniz. Genellikle Sef adı verilen bir ilaç yazıyorlar. Günde iki defa içiyorsunuz. Hatta bir de Tantum veriyorlar ağrı kesici ve ödem çözücü özelliğinden faydalanabilmeniz için. Bu da günde üç kez alınıyor.

10) Kıl dönmesi ameliyatı sonrası önerilerin var mı?

-Bölgeyi düzenli olarak kıllardan arındırmak, kaymak gibi bir popoyla gezmek gerekiyor. Ayrıca ilaçlarınızı aksatmamaya önem gösteriniz. Çünkü zaten iki ay süren bu zorlu dönem, enfeksiyon durumunuzda sizi mahvedebilir.

Şimdilik bu şekilde özetleyebildim bu durumu. Eğer bu yazıyı okuyup, hala merak ettiği şeyler olan insanlar varsa buraya yorum yazarak sorularını sorabilirler. Veya e-mail adresim aracılığı ile bana ulaşabilirler. Ben mağdur oldum siz olmayın. Bunlar da ameliyat öncesinde google'da gezintiye çıkan endişeli arkadaşım için bu blogu bulmaya yarayabilecek anahtar kelimeler:

Kıl dönmesi, Kıl dönmesi ameliyatı, Açık yara, Palonidal Sinüs, Dikişlerin alınması, Çatal, Kıl, Kuyruk sokumu, Pansuman, Rif, Sef, Popoda kaşıntı, Arı mayalı silgi, Sonrası, Öncesi, Dikiş, Kıl dönmesi yöntem ...

Ben Bugün Deniz Gördüm...

Boşu boşuna gidip bir hafta kaldığım Ankara'dan döndüm. Yol boyu uyuduğum için kafamdan düşünce falan geçmedi. Ama düşüneceğim varmış ki yerimde duramadan Tarsus'tan Mersin'e geçtim. Şöyle bir bahsedelim...

-Bugün pansumanda yaramın tamamen kapanmak üzere olduğunu öğrendim. Bu da demektir ki 'FUTBOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOOL!!!!!'

-Antibiyotiklerim bitti. Akşam kendimi sahile atıp birkaç bira içiyorum. Memre efendi gelmezse ablama kaldık...

-Sürekli açmak istediğim, aklımda olan bir mekan Mersin'de faaliyette: Game Days. Photoplay hariç her oyun var.

-Photoplay demişken. Hesabımda ablamla olan resmim değişmiş. Yerine garip bir şeyler konmuş. Ne gerizekalı bir uygulama getirmiş şu photoplay yetkilileri...

-Bugün Mersin'e babamlarla geldim. Limanda indirip 'Hadi burdan eve git dediler.' Otobüsler geçmiyordu. Krizlendim.

-Futbola ilk başladığım yer olan Mersin İdman Yurdu Tesisleri yıkılmış, yerine kongre merkezi yapılıyor. Çok garipsedim.

-Gemilerin suyun üzerinde kalışını hiçbir şekilde mantığım almayacak.

-Eşşekler adam olur bu Fener adam olmaz :)

-How i met derken Heroes'da çıkmış. Lost'la beraber film kopar...

-Latinceye başladık. Kol gibi diyorlar :)

-Geliyoooor geliyooor forma-lite geliyorrr!

-Bitti :)

25 Eylül 2008 Perşembe

David Blaine


Sokakta insanlara yaptığı inanılmaz ilüzyon şovların yanı sıra bu numaraların sırlarını da açıklamasıyla sevdiğim bir adamdır.

Garip rekor denemeleri de apayrı bir olaydır. Buzun içinde 72 saat, suyun altında 7 gün, cam bir tabutta 40 gün gibi garip rekorlarına bir yenisini 60 saat başaşağı kalarak eklemiş.

23 Eylül 2008 Salı

s04 e01




Yolunu gözlediğimiz dizilerin yeni sezonlarının ilki dün itibariyle başladı. Tadını çıkartalım.

-spoiler-

de-wait for it-lightful!

-spoiler-

20 Eylül 2008 Cumartesi

Turkcell




Yaklaşık 6 yıldır kullandığım, kampanyalarından, yeniliklerinden, tarifelerinden her zaman memnun olduğum Turkcell'in nefret ettiğim bir huyu var. Normal tarife kullananlara atılan mesajlardaki resmiyet gnçtrkcll ve kampüscell gibi tarife sahiplerine atılan mesajlarda müthiş bir sululuğa dönüşüyor.

'Hattınızın kullanımı için gerekli ayarları yapınız...' gibi mesajların sonrasında 'Hey kampüslü. Hemen bilmemkaç numarasına mesaj at. Şunu kazan!' gibi mesajların gelmesi beni her seferinde irrite ediyor ki yazmak istedim.

Sorsalar 'Ne Avea, ne Vodaphone, forza Turkcell!' sloganıyla hareket ederim ama bu durumu da mantıklı bir pazarlama taktiği olarak algılamıyorum...

7 Eylül 2008 Pazar

Kafa Tatili


Üretkenlik kaybı mı diyelim, bunalma mı diyelim bilmiyorum. Bir süre yazmıyorum pek sevgili okur. Blog kardeşlerim yazsın, biz okuyup yorumlayalım bir süre olur mu ?

5 Eylül 2008 Cuma

Rüya

7, 8 yaşından beri düzenli aralıklarla gördüğüm bir rüya var. Aynı yer, aynı olay, aynı kişiler. Ne zaman bu rüyayı görsem içimi çok büyük karamsarlık kaplar. İşlerin yolunda gitmediğinin habercisidir bu rüya. Dün de gördüm. Bu yüzden huzursuzum, tedirginim, canım da sıkkın.

Rüya şöyle:

Tarsus'un en işlek caddelerinden birindeyiz. Yolda ilerliyoruz, ancak trenle... Annem ben ve ablam... Annem son vagona geçmemizi istiyor. Ablamın elinden tutuyor. Beraberce geçiyorlar. Ben tam geçerken vagonlar birbirinden ayrılıyor. Ben delicesine ağlıyorum. Annemle ablam pek oralı gibi gözükmüyorlar. Sahte tavırlarla 'Hadi atla!' falan deyip ellerini uzatıyorlar. Ben atlayıp atlamamak arasında inanılmaz bir kararsızlık içinde hıçkıra hıçkıra ağlarken birden bire uyanıyorum.

Yıllardır görmekten bıktım. Her gördüğümde de içimin içini yemesinden. Bir şeye yoramıyorum, ama inanılmaz rahatsız oluyorum...

Böyle...

1 Eylül 2008 Pazartesi

1 Eylül

two, one two three four
ev'rybody's talking about
bagism, shagism, dragism, madism, ragism, tagism
his-ism, that-ism, is-m, is-m, is-m.

all we are saying is give peace a chance
all we are saying is give peace a chance

c'mon
ev'rybody's talking about ministers,sinisters, banisters and canisters
bishops and fishops and rabbis and pop eyes,
and bye bye, bye byes.

all we are saying is give peace a chance
all we are saying is give peace a chance

let me tell you now
ev'rybody's talking about
revolution, evolution, masturbation,
flagellation, regulation, integrations,
meditations, united nations,
congratulations.

all we are saying is give peace a chance
all we are saying is give peace a chance

ev'rybody's talking about
john and yoko, timmy leary, rosemary,
tommy smothers, bobby dylan, tommy cooper,
derek taylor, norman mailer,
alan ginsberg, hare krishna,
hare, hare krishna

all we are saying is give peace a chance
all we are saying is give peace a chance

Dönüş ve kafadan geçenler...

Yine Tarsus'tayım. Ait olduğum yerdeyim. Her yolculukta olduğu gibi beynime yapıştı bir şeyler:

-Mersin-Adana arası tren seferlerinde yolculuk yapmış olanlar bilir: Tren biletleri küçük, yeşil, dikdörtgen kartlardır. Bileti kontrol eden görevli o karta elindeki metal aletle bir delik açar. Şimdi modernizasyona gidip üzerinde yol bilgileri, saat, tarih ve yönetmelik yazan kağıt biletler var. Ama hala görevli aynı deliklerden açıyor.

-Piçsiniz: Tren taşlayan ibneler.

-Günlerce, hatta haftalarca fırçalanmamasına rağmen ilk fırçalanmada bembeyaz olan dişlerime bayılıyorum. Ayrıcalık bu!

-Fifa 09, Pes 2009, FM 2009... Allah'ım sana geliyorum! ( ;) )

-2 haftalığına on binlerce öğrenciyi Ankara'ya getiren üniversiteleri anlayamıyorum. Sonra yolda sıkışıklık, otobüs bulamama gibi bir ton sorun çıkıyor...

-İlk blog tecrübem olan ve bana çok büyük fayda sağlamış ueuro2008'den sevgili ortağım ve bu blogumun güzel renklerine imzasını atmış Berşan ile yeni projemize start veriyoruz. 'Futbol biraz da modadır!' diye düşünen biriysen, en azından formalara ilgi duyuyorsan gelabölebuyana.

-Terbiyeli göründüğüme bakma. Ben çok küfürbazımdır.

-Mini mini birler için uyum süreci bugün başlıyor. Boku yediniz çocuklar minimum 12 yıllık işkence başlıyor.

-Bitti.

Eskiyi Hatırlamak #5