Eski postlarımın birisinde, maddelerken yine, bahsetmiş olduğum en güzel çizgi film tesadüfi bir şekilde karşıma çıktı. Yani youtube açıp 'duffy, road runner, tom&jerry' yazdığım ama bulamadığım bir çizgifilmdi.
Yine bahsettiğim gibi iki çeşit çizgifilme bayılıyordum. Birisi masada geçen. Diğeri de aşağıda izleyeceğiniz. Karşıma çıkışı da 30 dakikadan az olan bu tip çizgifilmler arasında en güzel 100 tanesi seçilmiş. Bahsettiğim 'Duck Amuck' adı altında çekilmiş olan, mithiş bir çizgifilm. Derecesi ikincilik! Yani bu da benim ve o gün o postu yazdığımda 'Aa evet ben de bayılırım hihi!' diyenlerin yanılmadığını gösteriyor. Uzatmadan izletelim efendim:
Link için: http://www.youtube.com/watch?v=WEihY6wSbwI&feature=related
O da olmadı video izlenebilen bir yerden 'Duck Amuck' yazıp aratınız.
21 Nisan 2009 Salı
18 Nisan 2009 Cumartesi
Biraz Ondan, Hımm, Biraz da Bundan...
Maddelemeyeli epey olmuş he? Biraz cep telefonuna not ettiklerim, biraz şu an aklıma gelenler, biraz da epeydir kafamı meşgul edenlerden küçük bir seçki hazırlayayım, okuyana sunayım. Özlemişim de hani:
-Bir filmin orjinal versiyonu hepimiz tarafından kabul gören halidir. Dublaj düşmanlığımız vardır hatta kimilerimizin. Ama ben kafamızda nasıl yer ettiğine göre değerlendiriyorum. Mesela bir Beetlejuice'u orjinal versiyonuyla sevemedim, bir bugs bunny, bir duffy duck'ı sevemedim. O sesleriyle mükemmeller benim kafamda.
-Şükrü Türer: Bugs Bunny'ye sesini veren hepimizin sabahlarına neşe katmış insanın adı.
-Köşe yazarları ile ilgili bir şey fark ettim. Sevmediğim adamların ne yazdığına mutlaka bakıyorum. Hürriyet gazetesini ele alalım. Misal, bir Ayşe Arman'ı kaçırmam. Bekir Coşkun bugün nasıl ajitasyon yapıyor, bakmadan geçmem. Hatta gazetenin ekinde yazan Cengiz Semercioğlu sevmediklerim arasında başı çeker, ama onun yazdığı Kelebek ekinde okuduğum tek köşe onunkisi...
-Müzik, futbol, güncel hayat, genel kültür ve sinema: Favorim Kanat Atkaya!
-Bir blogcunun eski postuna yorum yapıyorsam ve cevap gelmiyorsa anlayabiliyorum. Ama yedi sekiz post öncesini okuyup yorum yaptığımda cevap gelmemişse kızıyorum kendisine. Tabi ki kimsenin sana cevap verme zorunluluğu yok, ama sonuçta 'tebrik ediyorum güzel yazı' diyene ':)' diye cevap verebilen insanlar senin yorumunu cevaplamıyorlarsa üzülüyorsun. Ha, yazdıktan itibarenki iki üç günden sonra yorumlara tekrar bakmıyorsa, o ayrı. Ama kızdığım nokta da bu zaten. Çünkü bir süre okuyamadığın postlara yorum bıraktıktan sonra okunmaması üzücü oluyor. Yazmazsan da içinde kalıyor falan. Neyse...
-Futbol spikerleri eski kalitelerinde değiller. Orhan Ayhan'ın Radyo 1'de maç anlattığı zamanlar ertesi gün okul var diye dışarı çıkamadığım için radyo başına çöreklenir, öyle dinlerdim Galatasaray'ımı. İlkokul ile ortaokul arasında bir yerde işte. Bir Galatasaray - St. Gallen maçında şöyle demişti:
'Değerli izleyiciler, bu takımda yer alan 8 numaralı futbolcu bilmemkim, yaptığı birkaç hareket sonucunda bende bir izlenim uyandırdı paylaşmak isterim. Hani en normal tabirle 'kazma' diye nitelendiririz ya, öyle bir futbolcuya benziyor bu.
-Futbol spikerleri deyince bu da bence güzel bir tespit, bak. Maç esnasında pozisyonu hızlı anlatmaları gerektiğinden şut falan çekildiğinde ya da arapası olduğunda bunu engelleyen defans oyuncusunun ismi çoğunlukla söylenmez. 'Savunmaya çarptı, savunma uzaklaştırdı!' falan gibi tabirlerle geçiştirilirler. Bazı spikerler laf arasında 'Bu arada müdahaleyi yapan Ferdinand'dı' gibi anektodlar sıkıştırırlar. Bu yüzden forvet olmak gibisi yok. Düşünsene:
'Ortasaha paslaşmalarla geçildi, top şimdi İbrahim'de, ilerde koşu yapan IX'i gördü.' veya 'Top şimdi IX'te, harika hareketler ve gol!! Hemen hatırlatmakta fayda var. Babası da iyi topçuydu!' (Bu ikincisi tam yeni nesil spiker lafı oldu. Ercan Taner olacağdı, IX IX IX IX IX yok böyle bir gol diyeceğdi)
-İbrahim demişken, bu isme sahip olan ve ibo diye kısaltılmayan bir tanıdığınız var mı?
-Gözünün içi parlayan insanları seviyorum. Geçen gün bunlardan biriyle tanıştım.
-Daha çok madde var, ama yazarken sıkıldım. O derece. Şimdilik bu kadar diyelim o halde :)
(Bu geyik hoşuma gitmiyor ama yazarken 'Gamzedeyim deva bulamam' çalıyordu Barış Manço'dan)
16 Nisan 2009 Perşembe
DTCF Futbol Şöleni!
14 Nisan 2009 Salı
Appetite For Destruction
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)